KERKENES'TE KAZI ÇALIŞMALARI SEZONUNDA SONA DOĞRU
Kazı çalışmaları hakkında bilgilerine başvurduğumuz Kerkenes Araştırmaları Başkanı D. Geoffery SUMMERS ile Afyon Müzesi Uzmanı ve 2002 yılı Bakanlık Temsilcisi Mevlüt ÜYÜMEZ tarafından şu açıklamalar yapıldı:
Üyümez;"10. yılına giren kazı çalışmaları, daha önceleri Yozgat Müze Müdürlüğü ile katılımlı olarak yapılırdı. Bu yıl bu çalışmalara son verilerek, ilk kez Bakanlar Kurulu Kararı ile kazı izni alındı ve bu çerçevede kazı çalışmalarına başlanıldı"dedi.
Bu yıl beş içinde ayrı yerlerde yapılan kazılarla ilgili olarak da ÜYÜMEZ " Bunlar Kapadokya Kapısı ve Savaş Yapı Kompleksi' nde olmuştur. İki sezon halinde yapılan çalışmaların ilk bölümü bu yılın Mayıs ayında 3 haftalık bir periyotta yapılmış olup, ikinci sezon ise 13 Haziran' da başlayarak 25 Ağustos' a kadar devam etti."
Çalışmalara yerli ve yabancı 30 kadar bilim adamının katıldığını vurgulayan ÜYÜMEZ; "Her yıl olduğu gibi, bu yıl da yapılan çalışmalar KERKENES NEWS (Kerkenes' ten Haberler) olarak broşür şeklinde yayınlanacaktır" diyerek 2001 yılında yayınlanan Kerkenes News 4-2001 broşürüyle ilgili bilgiler de verdi.
Yüzeyin Altında
'Eğer altı ay boyunca yedi genç kız yedi paspasla süpürselerdi,' diye sordu Deniz Ayısı, 'sence burayı temizleyebilirler miydi?' 'Sanmam', diye cevapladı Marangoz, ve gözünden bir damla yaş aktı.'
(Lewis Carroll, Aynanın İçinden)
Kerkenes'de yetmiş genç kız elli yıl boyunca süpürge sallasa bu büyük, yanmış ve terkedilmiş Demir Çağı kentinin ancak çok küçük bir kısmını ortaya çıkarabilirlerdi. Fakat duvar ve tabanları ortaya çıkarmak, aynı zamanda şehirde yaşanan son yıkımın izlerini de ortadan kaldırmak anlamına geliyor; kapalı ve açık alanları dolduran, erozyon ve tünel kazan hayvanların yoketmediği yanmış döküntüler arasında, aynı zamanda keramik kaplar, aletler, süs objeleri, yiyecek ve hayvan yemi kalıntıları ile eski çağlardan kalma kene, pire ve böcekler de bulunuyor. Üçüncü binyılın başında arkeoloji bilimi de yüksek standartlar ile daha da yüksek beklentileri barındırır hale geldi. 'Her türlü kazı, yok etmektir' sözü artık eskidi; '%100 kurtarma ve saklama' ise ne 25m2 ne de 2.5km2 için gerçekleştirilmesi mümkün bir ideal. Her şey elenmeli, sınıflandırılmalı, numaralanmalı, yeri belirlenerek etiketlenmeli, torbalanmalı ya da kutulanmalı ve nihayet bir gün incelenmeli. Bu gerçekten yola çıkan Kerkenes Projesi uzaktan algılama yöntemlerine odaklandı: Yani, yüzeydeki kalıntıları, tüm yerleşim alanını kapsayan balon fotoğrafları ve GPS mikro-topografya verileri ile belgelemek ve yüzeyin altında ne kaldığını görmek için de jeofiziksel uygulamalardan ve bu yöntemlerle ilgili olarak son yıllarda gerçekleşen gelişmelerden yararlanmak. Jeofiziksel yüzey araştırması, üzeri örtülü kalıntılara hiç dokunmadan, bunlar hakkında, son derece detaylı bilgiler verebilmekte ve böylelikle iki büyük avantaj sağlamaktadır: Büyük alanların detaylı planlarının kazı zahmetine girmeden hazırlanması ve sınırlı kazı çalışmalarının pek çok soruyu cevaplayacağı nokta-ların kesin olarak belirlenmesi mümkün olmaktadır.
Kerkenes'de 2001 yılında Geoscan fluxgate gradyometresi ile yürütülen yüzey araştırması kapsamında bu yıl, şehrin orta kesiminde kuzey-güney doğrultusunda uzanan büyük bir alandaki çalışmalar tamamlanmıştır (Şekil 4 ve 5). Şehrin yüksek güney sırtlarında yer alan büyük kamu yapısı grupları ile aşağı kısımları bağlayan bu merkezi bölgede yine aynı alanları ilişkilendiren iki ana cadde de yer almaktadır. 2001 yılı yüzey araştırmasının büyük bölümü, veri toplanmasının çok daha yavaş gerçekleştiği dik ve zorlu yamaçlarda odaklanmıştır. Tüm olumsuzluklara rağmen, sık sık kesintiye uğrayan köy elektriğinin cihazın bataryasını tamamen şarj edecek güçte olduğu dönemlerde günde bir hektar ortalamasına erişmek mümkün olmuştur. Projenin bu bölümü, Kerkenes'de elde edilen jeomanyetik verilerin GIS yazılımlarıyla entegrasyonu üzerinde bir tez yazarak Haziran ayında ODTÜ Arkeometri Anabilim Dalı'nda yüksek lisans eğitimini tamamlayan Nahide Aydın tarafından yürütülmektedir.
Önemli bir başka başarı, direnç yüzey araştırmalarından yararlanarak bazı dikmeli salonlarda bulunan taş dikme kaidelerinin yerlerinin belirlenmesi olmuştur (Şekil 6). Fakat Haziran ayı sonunda zeminin sertleşmesi nedeniyle, en sert yerli çelikten yapılmış probların (ölçüm uçlarının) bile sürekli kırılması ve yüzeye batışlarının çok güçleşmesi sonucu deneyler mecburen gelecek yılın baharına ertelenmiştir.
Kerkenes'de yeni gelişen teknolojilerin deneysel uygulamalarını sürdüren Harald von der Osten-Woldenburg, elektrik iletkenliği ile son derece öğretici deneyler yapmıştır (Şekil . Gradyometreden elde edilen verilerle karşılaştırılan etkileyici sonuçlar, Harald'ın arkeolojide karşılaştırmalı jeofiziksel yöntemler üzerine hazırladığı doktora tezinin de bir bölümünü oluşturacaktır.
Gradyometre ile yapılan yüzey araştırmasının aksine, iletkenlik verileri büyük kapasiteli bilgisayarlarda ve özel olarak yazılmış programlarla değerlendirilmek zorundadır. Ayrıca, veri toplama işlemi ancak engel sayısının az olduğu daha düz alanlarda pratik olmaktadır.
Önemli bir başka başarı, direnç yüzey araştırmalarından yararlanarak bazı dikmeli salonlarda bulunan taş dikme kaidelerinin yerlerinin belirlenmesi olmuştur. Fakat Haziran ayı sonunda zeminin sertleşmesi nedeniyle, en sert yerli çelikten yapılmış probların (ölçüm uçlarının) bile sürekli kırılması ve yüzeye batışlarının çok güçleşmesi sonucu deneyler mecburen gelecek yılın baharına ertelenmiştir.
Kerkenes'de yeni gelişen teknolojilerin deneysel uygulamalarını sürdüren Harald von der Osten-Woldenburg, elektrik iletkenliği ile son derece öğretici deneyler yapmıştır. Gradyometreden elde edilen verilerle karşılaştırılan etkileyici sonuçlar, Harald'ın arkeolojide karşılaştırmalı jeofiziksel yöntemler üzerine hazırladığı doktora tezinin de bir bölümünü oluşturacaktır.
Gradyometre ile yapılan yüzey araştırmasının aksine, iletkenlik verileri büyük kapasiteli bilgisayarlarda ve özel olarak yazılmış programlarla değerlendirilmek zorundadır. Ayrıca, veri toplama işlemi ancak engel sayısının az olduğu daha düz alanlarda pratik olmaktadır.
Kent Dinamikler
Özel önem taşıyan bulgulardan biri megaron olabileceği düşünülen iki yapıya rastlanmasıdır. Belirleyici nitelikleri arasında beşik çatısı, yarı açık portiği ve merkezi ocağı sayılabilen megaron, Frigya ile kültürel bağı olan bir yapı tipidir. Özgün yapı adası sınırlarının kesinlikle dışında kalan bu iki yapı, boyutları 10 x 12 metreye ulaşan büyük binalardır. Bulunan bu megaronlar, şehrin, yok edildiği M. Ö. 547 yılına doğru belki de yavaş yavaş Anadolululaştığının göstergesi olabilir.
Şehrin merkezi kısmından 80 x 60 metrelik bir alanda bulunan yeraltı kalıntılarını gösteren bu resim incelenen geniş alanda sık sık rastlanan yapı tiplerine örnek oluşturabilir. Sol alt köşede arazi eğrisine paralel biçimde kıvrılan bir sokak ile orta sol kısımda ağır yangın geçirmiş bir grup görülebilir.
Orta sağ kısımda ise, aralarında bir koridor bulunan her biri 6 x 4m büyüklüğünde odalardan iki paralel sıra halinde düzenlenmiş başka bir bina bulunmaktadır. Sol taraftaki oda sırası, sağ taraftakinden daha uzundur. Depolama amacıyla kullanılmış olabilecek bu kadar fazla sayıda hücrenin aynı yapı adası içinde bulunması garip görünmektedir. Daha boş görünen sol taraftaki bir başka dikdörtgen alan içinde ise, sık rastlanan iki-odalı yapı tipine uygun bir bina bulunmaktadır.
Şehrin orta kısımlarında yürütülen jeomanyetik yüzey araştırması, geniş, açık bir kamusal alanın varlığını ortaya çıkarmıştır. Bu alanın kullanım amaçlarından biri açık pazar olabilir; şehir surları içinde bu amaçla kullanılmış olabilecek başka bir alana rastlanmamıştır. Şehrin yapay su rezervuarlarından en genişi olan Büyük Göl'ün kuzeybatısında yer alan bir kaç ana cadde bu alana teğet geçmektedir. Özel bir nedenle yapılaşmaya açılmamış olan bu geniş ve düzeltilmiş alan, yerleşimin orta kısmında korunmuş bir bölgede yer almaktadır. Eylül ayında tamamen kuruduğu dönemde Büyük Göl'ün tabanında yapılan yüzey araştırması sonucu elde edilen görüntüler, göl çukurunu çevreleyen yapay kıyıların altında kalın duvarlar bulunduğunu göstermiştir.
Yine tamamen kuruduğu bir dönemde belgelenen ve yüksek güney sırtlarında yer alan Sülüklü Göl'ün aksine, Büyük Göl'ün tabanında özenli bir işçilikle yapılmış taş bir kaplama tabakası bulunmadığı anlaşılmaktadır. Genel planlı bir kentsel su yönetim sisteminin parçası olan bu havuz ve rezervuarlar, herhalde bir hiyerarşi çerçevesinde belirlenen farklı işlevlere sahipti. |